top of page

Platon ve Aristo'nun estetik kavramları üzerinden natürel müzik ve saka ezgileri incelemesi

  • Yazarın fotoğrafı: doğa deniz
    doğa deniz
  • 24 Nis 2020
  • 3 dakikada okunur

Platon’un ve Aristo’nun estetik kavramlarını müzik üzerinden incelemenin en iyi yolu natürel müzik alanına göz atmakla mümkündür. Natürel müzik tanımı gereği doğadaki unsurları taklit eder. Yani eğer bir müzik eserinde doğayı taklit edebiliyorsanız natürel müzik yapıyorsunuz demektir. Bu bağlamda mimesis kavramı karşımıza çıkar. Mimesis, doğa ve insan davranışının sanatta ve edebiyatta taklide dayanan temsilidir. Aristoteles tarafından sanatın rolünün “doğanın taklidi” olduğunu ileri sürerken kullanılmıştır. Yani natürel müzik tam olarak mimesis kavramıyla örtüşür.

Natürel müzik alanında incelediğimiz konuyla birebir örtüşecek bir eser seçerek yazıma devam etmek daha öğretici olacaktır. Seçtiğim eserin adı Uhutku’dur, çeşitli enstrümanlarla ve insan sesiyle icra edilen bir eserdir. Juliana adında saka türkü bir kadın tarafından seslendirilmiştir. Bu eserde özellikle ağızla yapılan taklitlerle doğal müziklerin yapılabildiğini görüyoruz. Kullanılan enstrümanlardan ise yazımın ilerleyen kısımlarında tekhne kavramıyla ilişkilendirirken bahsedeceğim. Seçtiğim eser bir orta asya gırtlak/boğaz havası örneğidir. Eserde yoğun olarak iyi bir kuş taklidi deneyimlemekteyiz. Günümüzde hala avcılıkta kullanılan bu kuş taklidi, doğadaki seslerin tam bir yansımasıdır. Kuş taklidinin yanı sıra eserin ortalarında at nalı seslerinin taklidi de eserin mimesis kavramıyla bağını güçlendirir. Dünya nın en kuzeyindeki Türkler olan Saka Türkleri, yaşadıkları soğuk ve geniş bölgede, Eski Türklerin en eski miraslarının koruyuculuğunu yapmaktadırlar.

Yaşadıkları coğrafyanın sert koşullarının da müziğe yansıması mimesis kavramını tekrar önümüze koyar. Aynı zamanda bu sert coğrafyanın oluşturduğu majör tınılar, içimizde karamsarlıkla yoğrulmuş özümüze dönmemizi sağlar. Özümüz yani modern kargaşa içinde saklanmış insanlığımızı hissetmemiz bir duygusal arınmaya yol açar. Doğal dürtülerimizin sebep olduğu, ilkel zamanda hayatta kalmamız için gerekli olan ve modern zamanla beraber bastırdığımız doğa içindeki kaygı, korku ve acı gibi kavramlar, bu sanatsal deneyim sayesinde açığa çıkar ve temaşadan alınan bir keyif söz konusu olur. İşte tam bu sırada Aristo’nun kullandığı katharsis terimini anımsamak doğru olacaktır. Katharsis, temaşadan alınan haz, keyif ve poetika'da tanımını yaptığı doğrultuda , seyircinin izlenen oyundaki korku ve acıma ögelerini, kendi başına geliyormuş gibi düşünerek, bu duygulardan arınması olgusudur. Ele aldığımız bu ezgi duygularla ilişkilendirilebilir. Ezgiyi dinlediğimizde kendimizi yoğun bir kargaşanın ve sükunetin içinde buluruz. Doğanın kendisini taklit ederek, eser, kendi içinde tezatlık oluşturur ve bunları birbiriyle uyumlu hale getirir. Güzel anlamına gelen kallos kavramı da burada karşımıza çıkar. Estetik alanında güzel kavramı duyularla ilişkilendirilecek(özellikle görme ve duyma), simetri ve armoniye sahip olan, uyum ve orantı fikriyle bir arada düşünülen bir kavramdır. Platon bu kavramı, görme ve işitme yoluyla gelen keyif duygusu olarak tanımlar. Bu bağlamda ele aldığımız bu saka türkü ezgisi gerek sahip olduğu uyum açısından, gerek işitme yoluyla verdiği keyif ve uyandırdığı saf duygular açısından güzel olarak nitelendirilebilir.

Bir diğer önemli kavramımız olan tekne kavramını da bu eser üzerinden incelememiz mümkündür. Tekhne kökeni üreticide, telosu ise üründe olan bir süreçtir. Aynı zamanda bu kavram sanat, zanaat, el becerisidir. Bir açıdan eserin tekniği de diyebiliriz. Burada ise kullanılan enstrümanlardan bahsetmek yerinde olacaktır. Bu enstrümanlarda at kılı ya da bağırsak veya diğer malzemelerden sicim ip çalgı teli yerine kullanılır. Eserin başında ise yoğun olarak ağız kopuzunun kullanıldığını görürüz.

Tekhne kavramı zamanla kapsayıcılığını kaybetmiş ve ortaçağda alt başlıklara ayrılmıştır. Latince ars anlamına gelir. Eski Yunanda tekhne kavramı zanaat, teknik durumları içermesinin yanında şiir, resim, müzik gibi bugün sanat olarak ayrı bir başlık altında incelediğimiz şeyleri de içerir. Fakat orta çağda bu durum bozulmuş ve ars mekanik sanatlar ve özgür sanatlar olarak ikiye ayrılmıştır. Bu bağlamda enstrümanları ve eserin yarattığı sanat anlayışını ikiye ayırabiliriz. Kullanılan enstrümanların yapımı mekanik sanat kullanımları sonucu ortaya çıkan ezgiler ise özgür sanata girer.

Sonuç olarak bu eser doğanın taklidinin kusursuz bir örneğidir. Eserde çokça kullanılan on altılık notalarla kaygıyı ve karmaşayı, insan sesiyle taklit edilen kuş seslerindeki legatolarla ise huzuru ve sükuneti hissetmemizi sağlar. Bu eser karşısındaki estetik deneyimim bu tarz tezatlıkların bir bütün içerisinde sunulmasıyla mükemmellik kazanıyor.

Kaynakça: Recep Uslu- Müzikte Mimesis Felsefesi veya bir aldatmaca.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


Yazı: Blog2_Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

©2020, Kolombiya yeşili tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page